Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı) ve Kardiyovasküler Hastalıklar
Diabetes mellitus (şeker hastalığı), dünyada her yıl bir milyondan fazla kişide ampütasyon yapılmasına, 500 milyon kişide böbrek yetmezliğine, 300 milyon kişide körlüğe neden olmaktadır ve diyabet önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Özellikle diyabet tanısı olan hastaların en az yılda bir kardiyovasküler muayeneden geçmeleri gerekmektedir. Diyabet, damarsal yapısı bizim için hayati önem taşıyan beyin, kalp ve böbrek gibi organları besleyen atardamarların daralmasına (ateroskleroz, damar sertliği) sebep olmaktadır. Bu da başta kalp krizi, kalp yetmezliği, inme ve böbrek yetmezliği gibi durumların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Kalp damar tıkanıklığı olan hastalarda göğüs ağrısı en önemli şikâyetlerden birisidir. Burada önemli olan nokta şeker hastalarında bu şikâyetin etkilenen sinirler nedeni ile hiç hissedilmeyebileceği veya az olabileceğidir. Dolayısı ile rutin klinik kontrolleri önemsemek gerekir. Ayrıca diyabetik hastaların nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, egzersiz kapasitesinde düşme, bacaklarda özellikle egzersiz ile ortaya çıkan ağrı gibi şikâyetler varsa hemen kardiyoloji muayenesi olmaları önerilir.
Kardiyovasküler ölüm oranı, diyabetik olmayanlara göre diyabetli erkeklerde 2-3 kat, diyabetli kadınlarda 3-5 kat artmıştır. Tüm diyabetik hasta ölümlerinin %70-80‘inden kardiyovasküler hastalıklar sorumludur ve bu ölümlerin dörtte üçü koroner arter hastalığına bağlıdır. Diabetes mellitus yaşlanmayı hızlandırdığı, erken ateroskleroz (damar tıkanması) gelişimine neden olması ve metabolik bozukluğu artırdığı için cerrahi sırasında önemli problemler oluşturan, sistemik bir hastalıktır. Bu yüzden diyabetik hastalarda koroner arter hastalarının tedavisi hastaların yaşam sürelerini doğrudan etkiler. Koroner arter hastalığının tedavisinde koroner arter bypass cerrahisi (KABC) güvenle uygulanan bir tedavi seçeneğidir. KABC uygulanan hastaların % 20-30 luk bölümünü diyabetik hastalar oluşturduğundan bu hastaların cerrahiye hazırlanması ve ameliyat yaklaşımı da oldukça önemlidir. Ameliyat öncesi Hemoglobin A1C olarak ta bilinen HbA1C testi, son 3 ayda alyuvarlardaki hemoglobine bağlanan şeker (glukoz) miktarını tespit eder. Özellikle diyabet hastalığının teşhisi ve kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için kullanılır. Diyabet riski taşıyan kişilerin mutlaka HbA1C testi yaptırması önerilmektedir. Bu test, istenilen herhangi bir zamanda yaptırılabilir ve öncesinde açlık gibi özel bir hazırlık gerektirmez. Testin yapılma amacı kişideki diyabet riski saptanması ve hastalığın seyrinin takibidir. Hb A1C deki her %1 artışın kardiyovasküler olay riskinde %20 kadar artışa yol açabileceği gerçeği çok anlamlıdır.
KABC uygulanan hastalarda diabetes mellitus varlığı, operasyon sonrası hastanede kalış süresini uzatan komplikasyonların ve ölüm oranının artmasına yol açabilir. Koroner arter hastalığı, diyabetik hastalarda olmayanlara göre daha çok kalp damarını tutmaya ve daha hızlı ilerlemeye eğilimlidir. Diyabetik hastalara uygulanan perkütan revaskülarizasyon (stent gibi) işlemlerinin başarı oranı diyabetik olmayanlarla benzer olmasına karşın, diyabetik hastalarda erken ve geç dönem komplikasyonlar ile daha fazla karşılaşılmaktadır. Diyabetik hastalarda ‘restenoz’ (tekrar tıkanma) oranları diyabetik olmayan hastalara göre daha fazladır. Bu yüzden diyabetik hastalarda, uzun dönem karşılaştırmalarda, ameliyat stent gibi perkütan işlemlere oranla daha başarılıdır.
Diyabetin cerrahi enfeksiyon riskini arttırdığı ve yara yeri iyileşmesinde gecikmeye yol açabildiği bilinmektedir. Ameliyat sırasında ve erken postoperatif dönemde kontrol altına alınamayan yüksek kan şekeri değerlerinin yara yeri enfeksiyonları açısından önemli bir risk faktörü olduğu, kan şekeri kontrolünün sağlanması ile de enfeksiyon oranlarında azalma olduğu gösterilmiştir.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.