Aort Kapak Tedavisinde İlk Tercih Cerrahi Müdahale
Aort kapak hastalığı olan 75 yaş altı hastalarda genelde ilk tedavi tercihinin cerrahi müdahale olduğunu belirten Medipol Mega Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Güden, “Çünkü yapılan araştırmalarda biliniyor ki cerrahi olarak kapağın değiştirilmesi veya tamir edilmesi uzun dönem sonuçları açısından daha avantajlıdır.” ifadesini kullandı.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Mustafa Güden, aort kapak hastalıkları ve güncel tedavilerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Güden, aort kapak hastalıklarının darlık ve yetmezlik şeklinde seyredebileceğini belirterek, ‘Her aort kapak hastalığında acil ameliyat gerekliliği yoktur. Bazen hastaları uzun süre takip etmekteyiz. Burada en önemli teşhis yöntemi de ekokardiyografidir. Ayrıca darlık miktarının veya yetmezliğin artışı ve bundan kalbin ne kadar etkilendiğine göre karar veriyoruz. Aort kapak hastalığı başladığında ister yetmezlik ister darlık olsun hastalar genellikle takip edilir. Süreç ilerlediğinde yani darlık veya yetmezlik arttığında duruma göre ameliyat veya herhangi bir girişim için karar verilir.” bilgilerini verdi.
– Cerrahide standart kesi veya minimal invaziv uygulanabilir
Günümüzde aort kapak hastalıkları tedavisinde ilk tercihin cerrahi olduğunu belirten Güden, şunları aktardı:
‘Özellikle 75 yaş altı hastalarımızda şayet ameliyat olmasına engel bir durum yok ise ilk tercihimiz cerrahidir. Çünkü yapılan araştırmalarda biliniyor ki cerrahi olarak kapağın değiştirilmesi veya tamir edilmesi uzun dönem sonuçları açısından daha avantajlıdır. Cerrahi içinde de farklı yöntemler vardır. Birinci yöntem standart olarak göğüs kemiğinin tamamının kesilerek yapılmasıdır. Bu yöntemde 15 ila 17 santimetrelik yaralar olur. Diğer yöntem de minimal invaziv dediğimiz göğüs kemiğinin 1/3 kısmının küçük kesiyle açılarak yapılmasıdır. Bir de sağ göğüs tarafından 5 ila 6 santimetrelik yara ile aort kapak değişimi veya tamiri de yapılabilir.’
– Genç hastalarda cerrahi daha avantajlı
Prof. Dr. Güden, cerrahiye uygun olmayan hastalarda yürüttükleri sürece ilişkin değerlendirmesinde, aort kapak hastalığı için ameliyat olması konusunda karar verilmiş hastalar kendilerine başvurduğunda ilk önce hastaları ameliyat açısından değerlendirdiklerini, şayet beklenilenden daha yüksek bir risk çıkacak olursa hastalara başka bir tedavi yöntemi tavsiye ettiklerini belirterek, şöyle devam etti:
‘Özellikle 75 yaş altındaki hastalarımızda ilk tercihimiz ameliyat ancak anestezi veya ameliyat hazırlığında engel olacak bir durum varsa başka yöntemlere müracaat ediyoruz. İkinci bir seçenek de cerrahi olmayan yani kateter yöntemi ile kapağın yerleştirilmesi işlemidir. Bu yönteme TAVI denir. Bu işlemde aynı koroner anjiyo gibi kasıktan girilir ve aort kapak değişimi yapılır. TAVI işleminin riski sıfır olmasa da cerrahiye göre biraz daha düşüktür. Bu nedenle TAVI işlemi daha çok 75 hatta 80 yaş üstü ameliyat olamayacak hasta grubunda tercih ediliyor. TAVI işleminin gençlerde tercih edilememesinin sebebi, uzun dönem sonuçlara baktığımızda, cerrahi olarak değiştirilen kapaklardan daha iyi olmamasıdır. Ancak yüksek risk grubunda bulunanlarda özellikle yaşı ileri olanlarda TAVI yöntemi bir tercih konusudur.’
– Mekanik kapak ve biyoprotezin başarı oranı yaşa bağlı
Cerrahide uygulanan yöntemin ve tercih edilen kapak çeşidinin hastaya göre değiştiğini belirten Prof. Dr. Güden, ilk tercih olarak eğer kapakta ileri derecede kireçlenme yok ise tamir edilmesinin hastalar için büyük bir avantaj olduğunu, ikinci tercihin de hastanın yaşına göre kapağın değiştirilmesi olduğunu belirtti.
Güden, özellikle 65 yaş altına mekanik kapakların, 65 yaş üzerine ise biyoprotez denilen kapakların kullanılmasının tavsiye edildiğini kaydederek, ‘Biyoprotez kapaklardaki en büyük avantaj kan sulandırıcı kullanılmasına gerek duyulmamasıdır. 50 yaş ile 65 yaş arasındaki hastalar ise gri bölgededir ve biyolojik kapakların kullanımı söz konusu olabilir. Burada da hastanın tercihi oldukça önemlidir. Biyoprotezlerin 65 yaş üzerinde tavsiye edilmesinin sebebi ise 65 yaş üstündeki hastalarda 20 yılda yüzde 80 ila 85 oranlarına kadar dayanabiliyor, sadece yüzde 15 ila 20 civarında bozulabiliyor. Ama 65 yaş altındaki hastalarda bu oranlar 10-15 yıl içinde yüzde 20 dayanabiliyor. 50 yaşın altında ise biyoprotezlerin dayanma süresi 10 yılda yüzde 50’lere düşüyor. O yüzden burada sınıflama olarak 50 yaşına kadar mekanik kapaklar, 50 ile 60 yaş arasında her ikisi, 65 yaş üzerinde herhangi başka bir sebep yok ise kesinlikle biyoprotez kullanılmasını tavsiye ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Detaylı bilgi için iletişim sayfamızdan bize ulaşabilir, güncel haberler için Instagram hesabımızı takip edebilirsiniz.
Kaynak: AA
Yoruma kapalı.